Okul öncesi dönemde en problematik alanlardan bir tanesi çocuklarla yapılan yıl sonu gösterileri sürecidir. Türkiye’de maalesef gerek yönetici, gerekse eğitimci düzeyinde yerleşmiş sanatsal anlayışların kırılamaması nedeniyle pedagojik ve estetik ilkelerden yoksun bir sanat anlayışı çocuklara dayatılmaktadır. En temel olarak problem olan konu şudur, 10 yaşına kadar hiçbir çocuk tekrara (repetasyona) dayalı hareketlerden hoşlanmaz. Seyirci beğenisi oluşturmak için ise yetişkin baskısı altında tekrara dayalı hareketlere dayalı çocukları sanatla bağdaştırmak doğru bir tutum değildir. Bu yüzden okul öncesi dönemde çocuklarla çalışma yaparken, sürece dayalı, “o anda ve şimdi” üretilen ve doğaçlama ve spontan tutumların ön plana çıkarılması gerekmektedir. Çocuğun profesyonel bir sanatçı gibi görülmesi anlayışı terk edilmelidir. Çocuk sahne üzerinde korkmadan ve güven duygusu içinde hareket etmelidir. Ayrıca tüm veli, eğitimci ve yöneticilere dönük şu ilkeler hatırlatılmalıdır.

  • Sanatsal bir performans bir çocuğun kendini ifade etme eylemidir. Çocuğun sanat yoluyla kendini ifade etmesi bile, özendirilmesi ve takdir edilmesi gereken bir durumdur. Ortaya çıkan sonuçlar, öncelikle bu perspektifle değerlendirilmelidir.
  • Süreç ve sonuç birbiriyle simbiyotik (ortakyaşar) ilişki içinde olan kavramlardır. Çalışma süreci verimli geçen her aktivitenin sonucu da doğal olarak pozitif olacaktır.
  • Salt sanatsal anlamdaki performansı kıstas alarak bir çocuğu değerlendirmeye tabi tutmak, pedagojik anlamda doğru değildir. Çocuklar birbiriyle mukayese edilerek değerlendirilmemeli, bireysel gelişim süreci göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
  • Sanat hiçbir şekilde rekabet, hırs ve tüketim nesnesi değildir. Çocuklar sanatsal yaratım sürecinde esasen sosyal deneyim ve özgüven kazanırlar. Aynı zamanda yeteneklerini geliştirirler. Günümüz dünyasının rekabetçi ve yarışmacı mantığına bu bağlamda karşı çıkılmalı ve bunları simgeleyen jüri, otorite, starlık vb. olgularla mücadele edilmelidir.
  • Tiyatro ve diğer performans sanatları müzelik değil, yaşayan bir sanat türüdür. Bu yüzden de tiyatro çalışmaları ciddiyetle ele alınmalı ve çocukların da bu ciddiyeti ve özeni göstermesi için titiz davranılmalıdır.
  • Tiyatro kolektif bir sanattır, kumpanya anlayışı öne çıkarılmalıdır. Oyuncu, sahne arkası ekibi, yönetmen, seyirci, prodüksiyon gibi öğeler birbirini bütünlemelidir. Birisi diğerine göre daha değerli değildir.  Her çocuk kumpanyanın farklı işlev gören bir parçasıdır. Bu yüzden de bir çocuğu değerlendirirken tüm bu öğeler dikkate alınmalıdır.
  • Tiyatro kendisine insanı ve insanlar arası ilişkileri konu edinir. İnsan doğasına ait gülünç, kaba, ironik, fantastik, masalsı, bireysel, mahrem, sıra dışı, trajik vb. öğelerin hepsi tiyatroda olabilir. Tiyatro yaşamdan ve toplumdan kopuk bir perspektifle ele alınırsa, çocuklar için cazibesini kaybeder. Bu yüzden de, çocuklarla tiyatro yaparken çağdaş tiyatro anlayışı egemen kılınmalı, dinamik, değişken ve katı kuralları olmayan bir anlayışla hareket edilmelidir.
  • Tiyatro son kertede bir eğlence sanatıdır, insanlar tiyatroya eğlenmek için gelirler. Okul tiyatrolarında sık yapılan bir hata eğlence öğesinin yok edilmesi ve salt didaktik yaklaşımın öne çıkarılmasıdır.  Bu yaklaşım tamamen reddedilmelidir. Amaç eğlence ve öğreticilik öğelerini aynı potada eritebilmek olmalıdır. Öğrenmenin kalıcı olabilmesi, eğlenme ile doğru orantılıdır. <li”>Okul tiyatrosu ve çocuklarla tiyatro yapmak zahmetli, stresli ve sabır gerektiren bir iştir. Bu çalışmalarda sorumluluk alan öğretmenlerin, usta eğiticilerin ve öğrencilerin pozitif bir yaklaşımla teşvik edilmesi ve aynı zamanda eleştirilmesi gerekir. Unutulmaması gereken bir nokta şudur. Sanat ve eğitimde eleştiri olmadan gelişme de olmaz. Ancak yapıcı bir eleştiri; belli kriterler çerçevesinde, seviyeli ve süreç merkezli olmak zorundadır.