21. yüzyılda, dijital cihazlar hayatımızın en önemli araçları haline geldi ve 7’den 70’e hepimizin kapsama alanına girdi.  Çocuklar henüz anne rahmindeyken dünya üzerindeki bu cihazların çıkardığı sesleri duyarak, titreşimlere maruz kalarak teknoloji ile tanışmaya başlıyorlar;  televizyon ekranlarını minik parmak hareketleriyle kaydırmaya çalışıyor, ellerinde dijital bir cihaz tutarken uyuyakalıyor, anne-babasının cihazındaki uygulamaların yerlerini kolaylıkla değiştirebiliyorlar. 

Çocuklara hediye alırken dijital cihazlar listenin en başına yerleşmiş durumda. Oyun, eğlence ve eğitim bileşenlerinin aynı anda tek bir çatı altında toplanarak hizmete hazır halde olması, dijital cihazların çocukların neden ilgisini çektiğini ortaya koyuyor. Bunun yanında oyunlar sırasında çocukların yaşadığı heyecan, mutluluk ve eğlence de çocukların aldığı zihinsel doyumu arttırarak çocukların ilgisinin devamlılığını sağlıyor. Uygulamalar ve oyunlar; çocukların yeni kavramları öğrenmelerinden, bu öğrenilen kavramların pekiştirilmesine, mekânsal, boyutsal ve görsel algılarının gelişmesinden, hızlı, pratik düşünme ve problem çözme becerilerine kadar pek çok farklı öğrenme deneyimine fırsat veriyor. Bir başka deyişle, bu cihazlar, çocukların araştırmacı, soru soran, gözlemleyen, çevresinde gelişen olayların farkında olan, düşünen, tartışan, analiz eden bireyler olarak yetişmesine olanak sunuyor.

Bir başka taraftan, “çocuk” ve “dijital araçlar” dendiğinde akıllara pek çok olumsuz örnek gelebiliyor. Oyunların yarattığı zihinsel doyum,  çocukların sürekli olarak oyun başında vakit geçirmelerine sebep olabiliyor. Bu gibi durumlar, çocukların gerçek hayatla olan iletişimlerinin azalmasına, internet bağımlılığının gelişmesine, uyku saatlerinde istenmeyen değişikliklerin yaşanmasına, sosyal iletişimin azalmasına, zaman zaman davranış bozukluklarına ve uzun süre oturmalardan kaynaklanan fizyolojik problemlerin oluşmasına yol açabiliyor.

Bu bağlamda, “Çocuklar ve yetişkinler bu teknoloji çemberinin hem içinde hem de dışında nasıl yer alabilirsiniz?” sorusu gündeme geliyor. Teknoloji ile bu kadar iç içe yaşarken bir taraftan çocukları bu yeniliklerden ve gelişmelerden uzak tutmamak, erişimlerini yasaklamamak, diğer taraftan yetişkinler olarak ihtiyaçlarınızı, sahip olduklarınızı ve çocuklara aktarmak istediğiniz evrensel değerleri de göz ardı etmemek gerekiyor.

Çocukların yaş grubuna uygun, gerçekçi, uygulanabilir, ortamınız ile örtüşen sınırlar ve kurallar koyarak çocukları dijital cihazları kullanma sürecine dâhil edebilirsiniz. Elbette, çocuklara sınır ve kural koymalı, bunları çocuklarla birlikte belirlemeli, karşılıklı ihtiyaçlara göre esneklik yapabilmelisiniz. Bu noktada, dijital cihazları çocuklar için daha güvenli hale getirebilmek ve amacına uygun kullanmak için sizlere birkaç ipucu vermek istedik. İşte önerilerimiz:

  • Bu cihazın “sizin” olduğuna dair kesin ve kararlı olun. Kararlaştırdığınız oyun saatleri dışında cihazlarınızı çocuğun erişiminin olamayacağı bir yere koyabilirsiniz.
  • Seçilen uygulamalar ve oyunların, çocuğun yaşına ve gelişimine uygun olduğundan emin olun. Cihazlarınızda yaş sınırlaması varsa,  aktif hale getirebilirsiniz.
  • Seçilen oyunların şiddet öğeleri içermemesine dikkat edin. 
  • Okul öncesi dönem çocukları için dijital cihazların karşısında geçirilecek süre en fazla 30 dakikadır, çocuklara bu konuda sınır koymanız, oyun saatlerini kontrol etmeniz önemlidir.
  • Dijital cihazlarla geçirilen zaman diliminden sonra farklı etkinlikler yapılmasını destekleyin. Çocukla yürüyüşe çıkabilir, sohbet edebilir, oyun oynayabilir ve birlikte hoşça ve etkili zaman geçirebilirsiniz.