portreVA0-5 Yaş Çocuk ve Ailelerine Yönelik Devlet Destekli Dil Gelişimi Stratejileri, Medya ve Okuma Kültürü Projeleri 

Doç. Dr., Ilgım Veryeri Alaca

Okulöncesi dönemde çocuklarda dil gelişiminin başarılı biçimde gerçekleşmesinin ekonomik, sosyal, kültürel faydaları öngörülmektedir. Ailenin desteği ile çocuklara verilecek etkin okuma kültürü, okulda başarı ve ülke kalkınmasının anahtarıdır.


Giriş

Okur yazar olmak, günümüz bilgi çağında alfabeyi bilmek ve okumayı sökmüş olmaktan çok farklı bir boyuta gelmiştir. Okuma kültürü edinmek birey için yerel, küresel ve dijital ortama entegre olmak ve karar verme yetisi ile ilişkilendirilir. (UNESCO 2005, Yokota 2013) Okumanın farklı ortamlarda hayat boyu sürüdürülecek bir beceri haline gelmesi, ülke kalkınmasının da ön koşulu olmuştur. Okuma kültürünün özünü oluşturan basılı ve dijital medyanın, olumlu toplumsal bir araç olarak kullanılması hayatidir. Küresel ölçekte yenilenen bilginin takip edilmesi, elektronik ortamda bilginin ayrıştırılıp seçilmesi ve yeni bilgi üretimi, 0 yaş itibari ile ailede temelleri atılan okuma ve öğrenme alışkanlığı ile yakından ilişkilidir. Bebeklikten başladığı bilinen dil gelişimi, dolaylı olarak okuma alışkanlığı, çocuğun okuldaki başarısı ve ülke refahı ile bağlantılıdır. Örneğin, Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı PISA (Program for International Student Assessment), 15 yaşına gelmiş çocuklar ve aileleri arasında yapmış olduğu araştırma sonucunda, okul öncesi dönemde bebek ve çocuklarıyla kitap okumuş ailelerin çocuklarının okuma konusunda en az kendilerinden bir yaş büyük çocuklar kadar iyi olduğunu saptamıştır. Okulöncesi dönemde evdeki okuma kültürü ile 15 yaştaki okul başarısı arasında bağlantı olduğu görülmüştür. (OECD 2012) Bu saptama, incelemenin ilerleyen kısımlarında daha ileriki yaşlardaki başarı ve ülke ekonomisi ile direk olarak ilişkilendirilecektir.

Birçok devlet ve yerel yönetim Head Start, Perry Preschool, Milwaukee, CARE ve IHDP gibi çocuklara yönelik programları ile çocuğun zihinsel, bedensel ve sosyal gelişimini desteklemeyi garanti altına almak istemiş, farklı gelir düzeyinden vatandaşa temel hak ve ihtiyaçlar yolunda yardımcı olmayı ilke edinmiştir. Kimi zaman bu projeler sınırlı sürelerle uygulanmış ve yok olmuştur; kimileri ise vakıf ile bakanlıkların desteği ile milli eğitim sistemlerine entegre edilmiş ve olumlu uygulamalar sürdürülebilmiştir. Bu makalede, Hollanda, Japonya, İngiltere, Amerika ve Almanya başta olmak üzere farklı ülkelerde okul öncesi çocuklar ve aileleri için yürütülen dil gelişimi, medya ve okuma kültürü projelerinden bir seçki ele alınmaktadır. İnceleme, dil gelişiminde aile desteğinin önemini, bireyin yaşamına katkısını, toplumsal ve ekonomik faydaları sunmayı amaçlar. Okulöncesi dönemde uygulanan sağlık testleri ile harmanlanmış dil gelişimi taraması testlerine değinilecek, çocukların okumaya hazır olup olmadığını ölçen projelere yer verilecek, dil gelişiminde kullanılan görsellerin önemine ve görsel düşünmeye dikkat çekilecektir. Üretilen projelerin, ülkelerde var olan kütüphane, müze, üniversite gibi kurumlar ile nasıl ortaklaşa yürütüldüğüne örneklerle yer verilecektir. Projelerin tasarlanması ile ölçülmesinde, uluslararası akademik araştırma, bulgu karşılaştırması ve işbirliğinin verimliliği arttırması ele alınacaktır.

Son yirmi yıl içinde artış gösteren dil gelişimi programları hükümetler tarafından süratle benimsenmektedir. Almanya’da 2013’de “Hayata Hazırlan!” isimli uluslararası konferans ve sergi, okulöncesi okuma kültürü konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır. Yirmiyi aşkın ülkede sistemli olarak uygulanan projeler, uzmanlar tarafından paketlerin hazırlanmasından, farklı kurumlar tarafından bilgi vererek dağıtım yapılmasına ve sonuçların ölçülmesine dek aşamalı olarak yapılmakta, 1, 3 ve 5 yaş çocuklara genellikle üç çanta kitap hediye edilmektedir (bakınız Ek 1: Erken Okuma Projeleri Karşılaştırmalı Tablosu.) Ardından, ailelerin daha fazla kitap temin edebileceği kütüphanelere yönlendirilmesi söz konusudur. Aile ortamında okuma kültürünün başlaması, yaygınlaşması, sürdürülürlüğü hedef alınmakta, okumaktan zevk duymaya yönelik klasik ve sıra dışı stratejiler geliştirilmektedir. Ülkeden ülkeye farklılık gösteren programlar, örneğin Hollanda’da Stichting Lezen Flemenk Okuma Vakfı, Halk Kütüphaneleri Enstitüsü işbirliği ile hayata geçirilirken, ulusal ve yerel yönetimler ile kütüphaneler tarafından fonlanmaktadır. Ülke çapında gerçekleştirilen proje, bütün yeni doğmuş bebek ailelerinin evlerine yakın bir kütüphaneden “Kitapla Başla-Boekstart” hakkında bilgi içeren bir mektup ve ücretsiz kitap paketi icin bir hediye kuponu verilmesi ile başlar. Ardından bebek, kütüphaneye ücretsiz üye olabilir, ailesi paketini teslim alır ve çocuk bölümünde oyuncak ve kitaplarla oynayabilirler. Kütüphanede bebek ve çocuklara yönelik oyun, şarkı, aktivite ve masal saatlerine katılabilir, evde okumak icin yaşına uygun ödünç kitap alabilirler.

Almanya’da ise Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı (BMBF) tarafından fonlanan okulöncesi çocuklara yönelik okuma projesi Stiftung Lesen (Alman Okuma Vakfı) tarafından ülke çapında üç aşamada uygulanmakta ve ardından değerlendirmelerle başarı ölçümleri yapılmaktadır. Aktif araştırmacı ve uzman kadrosu ile Stiftung Lesen, hayat boyu okuma kültürünü aşılama bağlamında, uluslararası konferanslar düzenlemekte, çocuklara yönelik dijital medya ve basılı medya üzerine detaylı araştırmalar ve ar-ge çalışmaları yapmaktadır. Kurum, okulöncesi projesi kapsamında, ilk adımda ülke çapında 12 aylık bebeklerin yarısına ulaşılabilmektedir. Çocuk doktorları, çocukların sağlık kontrolunu takiben ilk okuma çantalarını hediye olarak dağıtırlar. Çocukların boyuna uygun biçimde tasarlanmış bez çanta üzerinde projenin maskotu, kitap taşıyan anne kanguru ve kesesinde yavru kanguru bulunmaktadır. Paket, çocukların odasına asabilecekleri bir poster, aile için bir CD içinde okuma belgeseli, okuma rehberi, aile içinde okumayı anlatan resimli bir çocuk kitabı ile bebeklerin yırtamayacağı karton kitap gibi farklı yayından oluşmuştur. Setlerin hazırlanmasında kullanıcı ailelerin alışkanlıkları ve beğenileri göz ardı edilmemiş, aksine Polonya, Rusya ve Türkiye’den göçmen ailelere yönelik olarak söz konusu dillerde tercümeler ilave edilmiştir. Görseller seçilirken yine her aile ve bebeğin temel olarak evinde bulunabilecek, oyuncak tren, plastik kova, balon, bez bebek, bere, yara bandı, havuç, elma, bisküvi, diş fırçası gibi ortak formlar seçilmiş ve altlarında da isimleri yazılmıştır. Bu şekilde bebek için on iki aylıkken renkli bir görsel ve yazıyı ilişkilendirme imkanı yaratılmış, sayfa çevirme ve kitabı bir oyuncak gibi algılaması kolaylaştırılmıştır. “En baştan okuma keyfi” olarak adlandırılan okuma rehberi, velilerin aklına takılabilecek soruları yanıtlamakta, önerilerde bulunmakta ve bilimsel verileri her kesimden ebeveyn icin sadeleştirilmiş bir dilde aktarmaktadır. Örneğin, kılavuzda çocukların doğumdan sonra kitapla tanışmasının neden gerçekten önemli olduğunu şöyle açıklar:

Evet, ilk üç yaşına kadar çocuğunuzun zihinsel ve dilsel gelişimi için temeli oluşturmuş olursunuz. Bebekler bile kitapları incelediklerinde dünyalarını daha iyi bir şekilde anlamayı öğrenirler. Bu da kelimenin tam anlamıyla gerçekleşir, zira resimli kitapları tüm duyuları ile algılarlar. Tadına bakarlar, koklarlar, ağızlarına alıp oynarlar. Kitaplara çocuklarla birlikte bakmak, hikayeleri canlandırmak ve birlikte anlatmak çok kolaydır. Böylece çocuğunuza zaman ayırmış, ilgi ve yakınlık göstermiş olursunuz. (Lesestart Veli El Kitabı: bakmak, okumak ve anlatmak için kitaplar, Önsöz)

Projenin internet sitesinden de ücretsiz indirilebilen veli el kitabı, “Okumak bakmakla başlar” ve “Okumak zekayı geliştirir” notları ile devam eder ve aileleri kütüphanelere davet eder. Kütüphanelerin insanların sessiz kalması gereken sıkıcı bir yer olmadığını, aksine göz alıcı resimli kitapların çocukları beklediğini ve görevlilerin yardımcı olabileceğini belirtir. Uzmanlarca hazırlanmış kılavuz, sık sık kütüphaneye uğramayan bir veliyi dahi yüreklendirir niteliktedir. (Kurum tarafından yürütülen “Babam Bana Kitap Okuyor/Mein papa liest vor!” adlı proje de özellikle erkek çocukların örnek aldıkları babalarının çocuklarla okumalarını özendirir.) Bebeklerin ve çocukların kitaplara bakarken şarkılar söyleyebileceğini, gülebileceğini, velilerin ise okuma konusunda bilgilendirme seanslarına katılarak kendilerini geliştirebileceğini yazar. El kitabı, çocuk kitaplarından bir seçki ile devam eder ve evde okuma ortamı yaratmak isteyen veliye yol gösterir. Broşürde, Türk, Rus, Polonyalı ve Alman okuma elçilerinden okumayı özendirici tavsiyeler de bulunmaktadır. Aynı zamanda el kitabındaki “Her yerde harf var, okumak her derde devadır, çocuğunuzun ilk yaşlarında dil gelişimi hayatidir, okumayı oğrenmek resimlerle başlar, veliler icin okuma kontrol listesi, şarkılar, kafiyeler ve parmak oyunları gibi farklı bölümler, konu ile fazla ilgisi olmayan bir veliyi bile detaylı şekilde bilgilendirir (bakınız Lesestart Okuma Seti.) Proje ikinci kısmında, üç yaşına gelmiş çocuklara üye oldukları kütüphane tarafından ikinci okuma çantalarının hediye edilmesi ile devam eder. Çocuğun bu yaşa kadar kütüphaneye gelme alışkanlığının da gelişmesi desteklenmiştir. Bu çantadaki kitaplar, çocuğun algısına uygun hikayelerden oluşmaktadır. Bu kitaplarda aynı zamanda çocuğun karton kapakları acarak keşfedebileceği sürpriz alanlar da mevcuttur. Son kilometre taşında, çocuk beş yaşına gelmiştir ve üçüncü hediye kitap çantasını alır. Bu uygulamaya katılmış çocukların bebeklikte dil gelişimini bilinçli bir şekilde sağlayacağı, ardından okuma zevki edinebileceği ve ilkokula daha kolay adapte olacağı öngörülmektedir. Çocuk proje süresince alfabeye aşinalık kazanarak kelimelerin nasıl oluşturulduğunu algılamış, yazılı kelimelerin sözel olarak okunduğunu gözlemlemiş ve okumaya karşı motivasyon duyma şansı kazanmıştır. Kitapla evde tanışmamış çocuklarda ise bu becerilerin eksikliği okumayı, dolayısıyla okumayı sevmeyi güçleştirir (Snow ve ark. 1998.) Çocukların okuma yazma gelişimleri sanılanın aksine okula başlamadan önce filizlenmekte, birinci sınıftaki başarı, tüm eğitim hayatını etkileyebilmektedir (Whitehurst ve Lonigan 1998.) Birinci sınıfta okumada zorlanan çocukların, ilkokulun sonunda dahi yaşıtları kadar yetkin okuma becerisi elde edemediği gözlemlenmiştir. Ortaokulda iyi düzeyde okuyan bir öğrencinin bir senede 10,000,000 kelime okuduğu, okuma becerisi gelişmemiş öğrencinin 10,000 kelime ile sınırlı kaldığı tespit edilmiştir (Lonigan 2006.) Bu nedenle, çocukların ilk oğretmen olarak anne babalarının elinde kitap görmeleri, ebeveynle kitap okumaları, okula adaptasyon, öğrenme arzusu ve zihinsel gelişim icin araçtır. (Mol ve Bus 2011, Kummerling-Meibauer 2011) Bebeklerdeki dil gelişiminin, okuma, okul yaşamında verimlilik ve akademik başarının ötesinde matematik ile doğrudan ilişkisi de gözlemlenmektedir. (Snow, Burns ve Griffin 1998, Storch ve Whitehurst 2002, Demir ve Kuntay 2012)

Ana Babalık adlı derleme kitapta “Dil ve İletişim Becerilerinin Gelişiminde Ana Baba Etkileri” makalesi dil gelişiminin en az genetik etkenler kadar çevresel etkenlerle de geliştiğini vurgular. Dil gelişimine sözcük gelişimi, gramer bilgisinin gelişimi, anlatı becerisinin gelişimi ve akademik becerilerin gelişimi bağlamında yaklaşan inceleme, bebeğin çevresindeki bireylerin dil gelişimini etkileyen en önemli unsur, çocukla duygusal ve düşünsel boyutta diyalog kurarak kitap okumanın da en etkili aktivite olduğunu belirtir. Bu noktada ilkokula gelmiş farklı çevrelerden çocuklar arasındaki sözcük dağarcığı dikkat çekicidir:

Sözcük gelişiminde çocuklar arasındaki farklılıklar çocukların yaşları ilerledikçe daha da belirginleşmektedir. İlkokulun başlangıcında bazı çocuklar sadece 3000 sözcük bilirken, diğerleri bunun sekiz katına varan sözcük dağarcıkları ile okula başlamaktadır. Beş saatlik bir ebeveyn-çocuk etkileşiminde bazı anneler sadece 700, diğerleri ise 7000 farklı sözcük kullanmıştır. Bu farklılıkların sözcük dağarcığı gelişimi üzerinde etkileri büyüktür. Annesinden 7000 sözcük duyan çocuğun, aynı süre içerisinde 700 kelime duyan çocuğa kıyasla 16 aylıkken 33 çeşit, 20 aylıkken 131 çeşit ve 24 aylıkken 295 çeşit daha fazla sözcük ürettiği görülmüştür. (Hart ve Risley 1995, Demir ve Küntay 2012)

Bir semboller sistemi olarak da irdelenebilecek dil, eğitimin ve iletişimin vazgeçilmez unsurudur. Okuma, yazma, anlama, anlatma, öğrenme, öğretme, analiz etme, algılama ve konuşmanın yapı taşı olmasından ötürü dil gelişimi, dil politikalarından ayrıştırılamaz. (Karakaya 2007) Farklı ülkeler tarafından yürütülen dil projeleri de bu ölçüde, hem kültürel, hem sosyo-ekonomik alanda kalkınmayı hedefleyen birer dil politikası olarak değerlendirilebilir.

Okulöncesi dönemde, çocuklara bu uygulamalar ile okuma öncesi becerileri kazandırmanın, ilkokulda okumada zorlanan çocuklara yardım etmekten çok daha kolay ve ekonomik olduğu araştırmalarla sunulmuştur (Cocuk Sağlığı ve İnsan Gelişimi Ulusal Enstitusu-National Institute of Child Health and Human Development-NICHD destekli rapor 1: Cocuklarda Okuma Zorluklarını Onleme Raporu, rapor 2: Cocuklara Okuma Oğretme Raporu) (Lonigan 2006.) Okul öncesi dönemde doğru medya ile özellikle aile ortamında tanışmış çocuklar için hayat boyu sürebilecek bir başarı kapısı aralanırken, yanlış medyaya maruz kalmış veya kitapla hiç tanışmamış çocuklar, ekonomik ve sosyal zorluklar ile karşı karşıya kalma riskini taşırlar.

Okuma projeleri bu riski ortadan kaldırmaya yöneliktir; ilk öğretmen olarak ebeveynleri hem evde, hem de halk kütüphaneleri, sağlık merkezi gibi sosyal ortamlarda çocuklarıyla birlikte kitap okumaya teşvik etmekle başlarlar. Uzmanlar, yeni işbirlikleri kurgular, sürdürülebilirlik icin restoranlar ve özel sermaye ile işleyen farklı sektörlere okuma olgusunu entegre ederler. Örneğin, Montreal’de yiyecek otomatı yerine “machin-o-livres” isimli kitap otomatları eski çocuk kitaplarını ilgililere 1 Kanada Doları karşılığında sunmaktadır. Kütüphanelerin bulunmadığı yerlerde, projenin yaygınlaştırılması düşünülmektedir. Almanya’da çocuklara kitapları cazip kılmak icin kitapçılar trenden oyuncak raflar yapmakta, üretilen şeker, makarna gibi çeşitli yiyecek, harf şeklinde tasarlanmak şartıyla cocukları okuma kültürüne yaklaştırmaktadır. İngiltere’deki bir araştırma ise her üç çocuktan birinin hic kitabı olmadığı verisinden yola çıkarak okuma teşvik programlarının (British National Literacy Trust) McDonalds ile işbirliği içinde yapılmasını tetiklemiştir. Araştırmalar, her yıl çocuklu on aileden sekizinin en az bir kere McDonalds’a gittiğini göstermiştir. İsviçre ve Almanya’da sürdürülen uygulamada okuma ve çocuk vakıflarının desteği ile McDonalds’larda dağıtılacak kitapların içerik ve kalitesi uzmanlarca onaylanmış ve fon desteğinde  bulunulmuştur. Almanya’daki uygulama, kitapları hem görünür hem de ulaşılır kılmakla kalmamış, Eylül 2012’de çocuk mönüsü alan dört milyon çocuğun kaliteli bir çocuk kitabına sahip olmasına imkan tanımıştır. (Reading Worldwide 2013)

UNICEF ve Child to Child Trust (Eğitim Fakultesi, Londra Universitesi) işbirliği ile yürütülen okuma projesi ise, ilkokuldaki çocukların okul öncesi kardeşlerine ve arkadaşlarına kitap okumalarını sağlar. Bangladeş, Çin, Kongo, Etyopya, Tajikistan ve Yemen’de 2007’den bu yana uygulanan proje başarılı bulunmuştur. (Getting Ready for School 2010) Hippy programı ise –ki Türkiye’de bir kısmı hayata geçirilmiştir- öğrenme alışkanlığının evde başladığından yola çıkarak bir model oluşturmuştur. Öğretmenler, aile ziyaretleri yaparak, okul öncesi dönemdeki çocuklar için eğitim önerilerinde bulunmuşlardır.

Dil Gelişimi ve Okuma Kültürü: Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Gelişim

Son yıllarda yaygınlaşan dil gelişimi projeleri –okuma kültürünün gelişmesine en çok ihtiyacı olan ülkelerden ziyade özellikle İngiltere gibi okuma kültürü azımsanmayacak ölçüde gelişmiş ülkelerde başlatılmış ve ülkedeki her çocuğun kitaplara ulaşımını sağlamayı amaçlamıştır. Yakın gelecekte, varolan okuma kültürü, araştırma, altyapı ve dil gelişimi projelerinin harmanlanması ile, söz konusu ülkelerdeki okuma kültürünün (basılı ve dijital medya) azami ölçüde ilerlemesi beklenebilir. Zira çocuk edebiyatı, İngiltere, İsveç, Almanya, Japonya başta olmak üzere bir grup ülkede günlük yaşamın yüz yılı aşkın bir süredir parçasıdır. Avrupa’daki kütüphanelerde 15. yüzyıla ait çocuk kitapları incelenebilir. 2010 itibariyle Amerika’da 16,549, Çin’de ise 51,000’in üzerinde halk kütüphanesi olduğu tespit edilmiştir (IFLA World Report 2010.) İsveç’te çocuk kitaplarına ne kadar önem verildiği, İsveç kronu üzerinde Nils Holgersson’ın hikayesinden bir ilüstrasyona yer verilmesinden anlaşılabilir. Paranın diğer yüzünde ise 1909’da çocuk kitapları ile Nobel ödülü almış yazar ve öğretmen Selma Lagerlof’un (d.1858-ö.1940) resmi bulunmaktadır.

Dünyaca üne sahip Astrid Lindgren (1907-2002) Pippi Uzuncorap serisi ile tanınmış İsveç’li bir diğer çocuk kitabı yazarıdır. Yazarın vefatının ardından, İsveç hükümeti tarafından desteklenen Astrid Lindgren ödülü, yazarın okuma kültürüne ve çocuk edebiyatına katkısını uluslararası platformda taçlandırmakta ve kültürlerarası diyaloğu çocuk kitapları ile sağlamayı amaçlamaktadır. Ödül, tüm dünyada çocukları okumaya teşvik eden kurumları (örn. Banco Del Libro 2007 ödülü, Tamer Enstitüsü 2009 ödülü) ile seçkin çocuk kitabı çizer ve yazarlarını (örn. Shaun Tan 2011 ödülü, Maurice Sendak 2003 ödülü) teşvik etmektedir. Astrid Lindgren anısına düzenlenmiş tematik park ve tiyatro ise kitaplardan karekter ve mekanların çocuklar tarafından keşfedilebileceği bir oyun alanıdır (Astrid Lindgren’s World 2013). 1981’de Lindgren’in doğduğu kasabada kurulmuş olan park kısmen Vimmerby belediyesi tarafından desteklenmekte, her yıl yerli ve yabancı 450 bin çocuğa ev sahipliği yapmakta, onları oyunlarla okumaya ve yazmaya özendirmektedir. Okumaya motive eden kamusal alanlar, en az kamusal projeler kadar etkilidir ve altyapı bağlamında okuma kültürünü destekler. Bu noktada, okumayı ve çocuklara yönelik yayımcılığı destekleyen yasalar da etkilidir. Fransa’da 1981’de yürürlüğe giren yayın sektörüne vergi muafiyeti, kredi ve ekstra fonlar sağlayan karar yaratıcılığı arttıran çocuk kitaplarını özel olarak teşvik eder, basımı aksi takdirde çok maliyetli olacak çocuk kitaplarını destekler. Buna bağlantılı olarak Paris, Valde-Marne’de 1990’dan bu yana doğan 19,000 bebeğe bir kitap armağan edilebilmiştir. (Derrien 2005) Yayıncıların fark yaratacak kitaplar üretmesi için teşviği, sektörün uluslararası başarısını arttırmıştır.

Hükümetler tarafından desteklenen –özellikle ortalama ve düşük sosyoekonomik koşullara sahip ailelere yönelik olup- aile ve ev merkezli, kütüphane ve uzman destekli dil gelişimi projelerinin hayat boyu sürebilen bireysel ve toplumsal getirileri deneylerle ölçülmüş ve ölçülmektedir. 0-3 yaş aralığındaki erken dönem, çocuk icin okuma kültürünün başlayabileceği en etkili zaman olarak düşünülmektedir. 19. yy. itibari ile kitapların dünyaya ait görselleri çocuğa taşıması bakımından önemine işaret edilmiştir. Apseloff ve Nodelman görsel iletişim yetisi ve dili öğrenme bağlamında çocuk kitaplarını “eğitsel oyuncak” olarak tanımlamışlardır. Karton ve bez kitapların, çocuk icin kitapla tanışma, hayal gücünü tetikleme, hikaye kavramının oluşması, farklı ilüstrasyonları algılama ve bir büyük ile bağ kurma yolunda araç olduklarını öne sürmüşlerdir. (Kummerling- Meibauer 2011) Okuduğunu daha iyi anlayan ve daha çok kelime bilen çocukların, ilerleyen yıllarda -bunları başaramayanlara göre- daha fazla kitap okuması, bu ve ilişkili alanlarda sürekli kendini geliştirmesi söz konusudur. Okulöncesinde resimli çocuk kitabı, dergi ve basılı materyal ile tanışmış cocuklar -karşılaşmamışlara göre- sözlu dili %12 daha iyi kullanabilmekte ve bu becerileri, ilkokulda %13, ortaokulda %19, lisede %30, üniversitede %34 olarak devamlılık göstermektedir. Benzer şekilde okuma zevki ve okuma kültürü edinmiş kişilerin -edinmemiş olanlara göre- sözlu ve yazılı iletişim becerileri ileri düzeyde olabilmekte ve daha başarılı olabilecekleri öngörülmektedir (Molve Bus 2011.) İngiltere’de okulöncesi dönemde Kitapla Başla projesine entegre olmuş çocukların, ilkokulda, okuma ve matematikte, projeye katılmayan çocuklardan daha önde oldukları gözlemlenmiştir (Wade ve Moore 1998.) Kimi zaman “Matthew Etkisi” olarak tanımlanan araştırma bulguları, okul öncesinde evde periyodik olarak çocuklarına okuyan ailelerde yetişen kişilerin hayat boyu daha çok okuduklarını, ekonomik, akademik ve sosyal alanlarda daha üst düzeye çıkabildiklerini, diğerlerinin ise bu durumun aksine bir performans gösterdiklerini belirtir (Bast ve Reitsma 1998.)

Yoksul ailelerin çocukları sadece dil gelişimi konusunda değil, aynı zamanda sinir sistemi ve beyin gelişiminde de geri kalma riski taşır. UNICEF, çocuk yoksulluğunun -ki hayat boyu gelişimi engellemesi ve kalıcı bir risk oluşturması söz konusudur- ancak son zamanlarda yetişkin yoksulluğundan ayırt edildiğine vurgu yapar. “Zihnin Araçları” projesi, salt dil gelişimine değil 3-5 yaş aralığındaki çocukların tüm zihin gelişimine odaklanan projelerdendir. (Tools of the Mind 2013, Lipina ve Colombo 2009) Harlem Çocuk Alanı projesi ise Amerika’da Obama yönetimi tarafından 20 ayrı şehirde tekrarlanması tasarlanmış (Obama 2008) ve yüzde elli devlet, yüzde elli bağışçılar tarafından fonlanan kent bazında bir pilot projedir. Harlem Çocuk Alanı (Harlem Children’s Zone) projesi bebek bekleyen ailelerle “Bebek Üniversitesi” kapsamında .alışmaya başlaması ve ilk üç senenin çocuklar için önemini öğretmesi bakımından istisnaidir. (HCZ 2013)

Dil gelişimi ve okuma kültürü projelerinin ülke ekonomisine katkısı incelendiğinde en az yedi kat kar sağlandığı görülmüştür. Amerika’da 0-5 yaş çocukların gelişimi icin harcanan her 1$ için 7$ dolar geri dönüş sağlandığı hesaplanmıştır (National Institute for Early Childhood Education Research.) Ekonomi dalında Nobel ödüllü Amerikan hükümeti danışmanı Prof. Dr. James J. Heckman, özellikle sosyoekonomik risk altındaki 0-5 yaş çocuklara yapılan nitelikli eğitim desteğinin ülke ekonomisine, 5 yaş üstü kişilere yapılan yatırımdan çok daha fazla fayda sağladığını ispatlamıştır. Eğitim almış yetişkin kişilerin ülke ekonomisine artısını hesaplayan Heckman, okulu terk eden bir bireyin hem kendi yaşamı boyunca zorluklar ile karşılaşacağını, hem de içinde bulunduğu ekonomiyi ileri götüremeyeceğini ifade eder. Örneğin, lise eğitimini tamamlamış bir bireyin hayat boyu elde edeceği kazanç, liseden terk bir öğrenci ile karşılaştırıldığında 400,000 $ daha fazla olabilmektedir. Çözüm olarak Heckman, 0-5 yaş çocuklu ailelerin ev ortamında desteklenmesini önerir. (Heckman Denklemi/The Heckman Equation)

Ekonomi profesörü Hanushek, PİSA testlerinde alt düzeylerde başarı göstermiş ülkelerin, okul öncesi başta olmak üzere, kaliteli eğitime yapacakları yatırımın getirisinin diğer ülkelere nazaran geri dönüş bakımından çok daha fazla olacağını belirtir. Erken çocuklukta Perry, ABC gibi Amerika’daki okuma programlarının ulusal kalkınma başta olmak üzere, ekonominin büyümesi ve üretimin artması bakımından etkili olacağını işaret eden Hanushek, dil gelişimi projelerinin eşitlik icin bir araç, yoksul aileler icin bir başarı sıçraması olacağını ifade eder. Bu sistemlerin sürdürülebilir olması için ulusal eğitim sistemine entegre edilmesi gerektiğini savunur. Hanushek, gelişmekte olan ülkelerde çocukların sadece eğitime ulaşmalarının, okullanma oranının ekonomik büyümeyi getirmeyeceğini, eğitim altyapısının elden geçirilmesi gerektiğini belirtir (Shultz ve Hanushek 2012, Hanushek 2013). Bu bağlamda, gelişmiş ülkelerde yaygın biçimde uygulanmakta olan dil gelişimi projelerini incelerken, bu ülkelerde mevcut bulunan kaliteli altyapının incelenmesi de gerekmektedir. Altyapı kavramı, bu makalede bebek ve çocukların aileleri ile eğitim alabileceği kütüphane, kreş gibi merkezlerle sınırlı kalmamış, uluslararası kurumların taranması sonucunda okul öncesi eğitim altyapısını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyebilecek kurum, arşiv, vakıf, müze, bilgi birikimi ve paylaşımı, yetişmiş uzman ve uygulanan aktivite kapsam alanına alınmıştır. Bu noktada, farklı ülkelerdeki çocuk medyasının ön araştırma ile beslenen üretim süreci, üretimi besleyen ödül (örn. Caldecott, Newberry, H.C.Andersen), teşvik ve burslar önem kazanır. Sahadaki kaynak yayınlar, alan taraması yapmak için eşsiz bir zenginlik sunar (Trelease 2006, Eccleshare 2009, Colomer, Kummerling-Meibauer ve Silva-Diaz 2012) Basılı, görsel medya üretimi ve değerlendirmesi icin aktif çalışan eğitim kurumları, üretimin bilimsel ölçütler içinde irdelenmesini ve bulguların uluslararaso ortamda paylaşımını sağlar. Araştırmalar, araştırma fonları ve merkezleri (örn. Florida Okuma Araştırmaları Merkezi/Florida Center for Reading Research; Uluslararası Çocuk Edebiyatı Araştırmaları Derneği/International Research Society for Children’s Literature, Erken Eğitim Araştırmaları Ulusal Ensititüsü/National Insitute for Early Education Research-Rutgers University, Çocuk Kitapları ile Öğretim Merkezi/Center for Teaching through Children’s Books, Gençlik-Medya-Eğitim Araştırmaları Merkezi/Research Center Youth-Media-Education) öğretmenler ve ailelerin ücretsiz veya düşük ücretle faydalanabileceği birimler (örn. Burg Wissem Muzesi), ekonomik ve fiziki açıdan ulaşılabilir kaynaklar, okuma kültürünün özümsenmesini sağlar. Örneğin, Danimarka’da uzun yıllardır uygulanan Çocuk Dil Merkezi destekli dil tarama testi, ailelere çok geç olmadan çocuklarındaki dil geriliğini bildirebilmektedir. Dil gelişimini ilerletmeyi hedefleyen projelerin yanı sıra, riskli durumların tespiti, erken yaşta normlara ulaşılması bakımından kritiktir (Law, Boyle, Harris, Harkness ve Nye 2000.) Ülke capında gönüllü ailelere açık olan bu testleri, İsveç, Norveç ve Hollanda’daki aileler genel sağlık taramalarının kapsamında alabilmekte, böylece genel nüfusa göre çocuklarının düzeyini öğrenebilmektedirler (Sprogvurdering.) 3 yaş çocukları için 30 dakika kadar süren test, sadece dil gelişiminde geri kalmış çocukları tespit etmeyi amaçlamaz, her çocuğa kişisel geri bildirimde bulunmak şartı ile, bireysel dil gelişimini daha ileri bir noktaya getirmeyi hedefler. Testlerin bir kısmı ailenin kendisinin doldurduğu bir form ile, bir kısmı ise kreş tarafından tamamlanır. Test, sözcük dağarcığı, telaffuz, gramer, kavramlar ve hafıza gibi birçok farklı alanda çocuğun dili kullanmasını olçebilmektedir. Bu bağlamda %85 çocuğun normları yakaladığı tespit edilmiş, geri kalan çocuklar için ise eksikleri giderebilecekleri bir program sunulmuştur. Dil gelişiminin değerlendirilmesi, Danimarka’da uluslararası çalışmaların incelenmesinin yanı sıra, ulusal boyutta yaşanılan dil guçluklerinin tespiti ile sürdürülmektedir. (LLEAP) Amerika’da ise 42-55 aylık çocuklar üzerinde uygulanan Okumaya Hazır Ol! (the Revised Get Ready to Read! -GRTR-R) ve Bireysel Büyüme ve Gelişim Göstergeleri (the Individual Growth and Development Indicators -IGDIs) testleri aileler için sorunları tespit etmeye yarar. Bu testler ki on dakika gibi kısa bir sürede yapılabilmektedir, çocuğun okula başlamadan önce okumaya hazır olup olmadığını 1-fonolojik farkındalık, 2-harf algısı 3-sözlü dil kullanımı bazında ölçer.

0-5 Yaş Çocuklara Yönelik Medya ve Görsel Düşünme

Bebek ve çocuklara sunulan kitap ve e-kitaplarda görseller merak uyandırma, bilgi verme, somut ve soyut olguları ve ilişkileri çağrıştırma bakımından öncüdür zira görme konuşmadan ve okumadan önce başlar (Berger 1999.) Dolayısıyla, bebek ve çocukların, okuyucu kişiyi uzun süre dikkatle dinlemeleri, kitaplara ilgi duymaları belli oranda görsellere bağlıdır. Bu durumda ilk etapta göz ardı edilen bir unsur, resimli çocuk kitaplarında görsel tasarımın ve görsel algının önceliğidir. Görsel algılama, zihinde problem çözümü ile ilişkilidir ve görsel düşünmeyi kapsar. Görsel algı, geçmişte görülmüş olanlar ile de ilişkiye girer ve anlık düşünceyi etkiler. (Arnheim 2007) Bu noktada, resimli çocuk kitaplarının üretim faslı hakkında bilgi aktarımı yapan birçok yayın vardır. (Bang 2000, Nikolajeva 2005, Bryan 2011) Bu kitaplarda tasarım fasıllarında çocuklar, sanatçılar, eğitmenler ile çalışılmış, etkileri raporlanmış, edebi, estetik ve teknik konulara yer verilmiştir. Okuma bilmeyen bebek, örneğin annesini dinlerken, resimlere bakarak zihnini çalıştırmakta, kelimeler ile kelimeleri temsil eden görseller arasında ilişkileri incelemektedir. 0-5 yaş çocuklara yönelik medya tüketiminde çocukların gözleri ile odaklandığı noktalar kayıt edildiğinde, kitaptaki yazıdan ziyade resimlere baktıkları gözlemlenmiştir. (Evans ve Saint-Aubin 2005, Justice, Pullen ve Pence 2008, Mol ve Bus 2008) Görsellerin nasıl çizildiği, neyi kapsadığı, renk seçimi ve metin ile nasıl ilişkiye girdiği çocukların kitaptan daha fazla faydalanmasına veya aksine kitaptan uzaklaşmasına sebep olabilir. Bebek kitapları için kullanılan yalın görseller git gide karmaşık ilişkilere evrilmekte, çocuk kitapları kategorilere ayrılarak farklı amaçlara hizmet etmektedir (örn. bilgi aktaran kitaplar, alfabeler, hikayeler, masallar, aktivite kitapları, üç boyutlu -pop up- kitaplar, hareketli kitaplar, etkileşimli elektronik kitaplar.) Çocuklar için sunulan örneğin kelimesiz (wimmelbook) kitaplar, bir sayfada en az altı yedi hikayenin anlatılabileceği senaryolar sunabilmektedir. Bu karmaşık ve renkli kitaplarda, her sayfada aynı karakterleri bulmak, neler yaptıklarını takip etmek küçük bir çocuk için oldukça eğlenceli ve eğiticidir.

Metin ve görselin ilişkisini inceleyen çok çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Simetrik tasarım denilen, yazının görsel ile tamamiyle aynı amaca hizmet etmesi en sık rastlanan metin-görsel ilişkisidir. Aynı bilginin tekrarı söz konusudur. Geliştirici veya arttırıcı (enhancing) ilişkide ise yazı görselin ötesine geçerek daha derinlemesine bir etki yaratabilmekte veya resim yazının ötesine geçerek, daha detaylı bir betimlemeye ulaşmaktadır. Bu ilişki, simetrik ilişkiden daha karmaşık bir sistemdir ve iki unsurun birbirini tamamlayıcı etkisi mevcuttur. Kontrpuan (counterpointing) sisteminde ise görsel ile metin birbirleri ile ilişkilenmekte olup, birbirlerinden bağımsız değerlere sahip iki güçlü yapı taşı oluştururlar. Bu durumda, görsel ve metin ortak işleyen bir makina gibi düşünülebilir ve ayrı ayrı ele alındıklarında kitabın değeri azalır. Bu noktada araştırmalar, betimlenmiş/resimlenmiş kitaplar (illustrated books) ile resimli çocuk kitaplarını (picturebooks) birbirinden ayırır. Andersen masalları gibi klasikleşmiş hikayelerde metnin baskınlığı, resimlerin önüne geçmektedir ve resimlerin ancak ilk kategoride değinildiği gibi hikayeyi betimlemesi düşünülür. Resimli çocuk kitaplarında ise, görseller baskındır ve yazılar daha azdır. Görsellerin ilişkilenmesi hikayeyi oluşturan ana unsurdur. David Wiesner, Chris Van Allsburg kitapları bu kategoriye girebilir. (Nikolajeva ve Scott 2000, Nikolajeva ve Scott 2006) Bu bağlamda, kitap ilustrasyon ve tasarımlarının yetkinliği, anne ve çocuk arasındaki diyaloğu tetikleyebilmekte, çocuğun bir kez daha aynı kitaba bakmak istemesi için onu şevklendirmekte, daha çok kelime ve farklı beceri kazanmasını sağlamaktadır. Hanushek’in ancak kaliteli eğitimin kalkınmayı sağlayacağı düşüncesinden yola çıkarak kitaplarda da kalitenin aranması, dil ve zihin gelişimine katkısının tartılması çocuk hakları ile örtüşür. Bilimsel çalışmalarla desteklenmiş çocuk kitaplarının daha faydalı olabilmesi kaçınılmazdır. Çocuk kitabı editörlerinin, yayınevlerinin, yazar ve ilüstratörlerin, çağdaş kitap teorisi, tasarımına ilişkin araştırmaları takip ediyor olmaları, dünya çocuk edebiyatı ve dijital çocuk edebiyatı eserlerine ulaşabilecekleri kütüphanelerin varlığı, bu sahada düzenli eğitim ve çalıştay düzenleyen merkezlere gitmeleri veya bu sahada üniversitelerin ilgili bölümlerinde eğitim almış olmaları, elde edilen sonucun evrenselliği ve dünya kültürüne mal olması bakımından önemlidir. Konuşmaya teşvik eden, merak uyandıran görsel kompozisyonların yanı sıra, baştan sağma tasarlanmış kitaplar, okumayı özendirmeyebilir. Çocuklara yönelik medyanın, çocukların yaşına uygun, olumlayıcı, çocuğun benliğini güçlendirici, iyi örneklerle eğitmeyi hedefleyen, farklılıklara saygı duyan, etkileşimi destekleyici ve basmakalıp (stereotip) karakterlerden kaçınan bir yaklaşımda olması yeğdir. Örneğin, UNICEF tarafından 2010’da desteklenmiş Lesotho pilot çalışmasında zor şartlarda yaşayan bir grup aile ile çocuk kitabı ve çeşitli medya üretimi yapılmış, halk arasında kanıksanmış basmakalıp düşüncelerin ötesine geçilmeye çalışılmıştır. Üretilen eserlerde, hasta bir çocuğun diğer çocuklarla uyum içinde oynayabilmesi, engelli bir annenin “en iyi anne” ödülüne layık görülebilmesi, kör bir kızın spor yapabilmesi gibi konulara değinilmiş ve hayatın her türlü sorunsalı edebi ölçütler içinde yoruma açılmıştır. Pilot çalışmanın ardından hazırlanan medya ile tanışan çocuklar, örneğin engelli kişilerle oyun oynamak istemiş, engelli bir annenin çocuğuna iyi şekilde bakabileceğini düşünmüş, yetişkin erkeklerin de annelere benzer şekilde çocuklarla ilgilenebileceğini farketmişlerdir. (Lemish ve Kolucki 2013)

Çevresel Faktörler: Dil Gelişimi Projeleri ve Okuma Kültürünü Destekleyen Altyapı

Çocuğun ilerleyen yıllardaki gelişimine destek verecek ve ailede başlayan dil gelişimi, bir çok ülkede çevresel faktörler ile de desteklenir. Okuma programı yürüten ülkelerde, süreli olan projelerin yanı sıra, kurumsal olarak kökleşmiş ve sürekli dinamik halde bulunan, okumayı teşvik eden bir ekolojiden söz edilebilir. Bu noktada, aile ve çocukları bünyesine davet eden okuma projeleri, yeri geldiğinde kütüphane, kreş, okul, yayınevi, kamu, özel kuruluş, bakanlık, çocuk merkezi, vakıf, üniversite, müze ve araştırma merkezi ile ortak olarak yürütülmektedir. Ulusal boyuttaki işleyiş kadar, uluslararası konferans, toplantı ve yayınlar ile paralel çalışmaların karşılaştırılması, farklılıkların gözlemlenmesi, uluslararası araştırmacı, öğretmen ve üretim yapan kişilerin fikir alışverişi, projelere ivme ve verimlilik kazandırmaktadır. Hükümetlerin son yıllarda daha çok desteklediği çocuklara yönelik okuma projeleri ve bu bağlamda sunulan kitap ve dijital medya, süratle yenilenen uluslararası akademik araştırmalar ışığında kurgulanmakta ve değerlendirilmektedir. Örneğin, Routledge tarafından yayınlanan Çocuk Edebiyatı üzerine araştırma serisi yüz ellinin üzerinde kaynak kitap ile sahadaki yeni gelişmeleri belgelemektedir. John Benjamins, Scarecrow ve daha bir çok yayınevi ile hakemli akademik yayın gözönünde bulundurulduğunda teorik, pratik ve kuramsal bilginin yakından takip edilmesi ve gerektiğinde tercüme edilmesi varolan deneyimi vakit kaybetmeden incelemek açısından elzemdir. Bu birikimin Türkçe’ye aktarımı, çocuk medyasının gelişimini, üretimini, değerlendirilmesini kolaylaştıracak, ardından Türkiye’deki birikimi ve deneyimi uluslararası çevrelere taşımak için bir yol haritası belirlenebilecektir.

Kütüphaneler ki projelerin atar damarıdır, sundukları kemikleşmiş sistem ve yeni bilgi ile çocuklara ev sahipliği yaparlar. Kültür politikası içinde, kültürün oluşturulması, sürdürülmesi ve zenginleştirilmesi için vazgeçilmez kurumlardır (Yılmaz 2009.) 19. yüzyılda Amerika’da ve Avrupa’da büyüyen “kütüphane hareketi” bir çok aydın tarafından desteklenmiştir. Jess Torrey Jr. 1804 yılında New York’ta halka açık kurduğu çocuk kütüphanesi ve bu alanda yazdığı Entellektüel Meşale (The Intellectual Torch) isimli kitabı bilginin ücretsiz halk kütüphaneleri ile yaygınlaştırılması bakımından kritiktir. 1875’de 188 halk kütüphanesinin açılmasının ardından, Carnegie’nin şahsi servetini bağışlaması ile 1886’da Amerika’daki kütüphane sayısı 600’e ulaşmış, daha sonraki yıllarda Carnegie insanlığın ilerlemesi vizyonu ile -333 milyon dolar bağış yaparak- 1600 açık raf sistemli halk kütüphanesi yapımını desteklemiştir. Carnegie’nin kütüphanelere duyduğu yakınlık çocukluğunda James Anderson’un 400 kitaplı açık kütüphanesinde geçirdiği zaman ile bağlantılıdır ve Amerika’daki okuma kültürünü tetikleyen çok önemli bir kilometre taşıdır. (Murray 2009) Avrupa Parlamentosu’na aktarılan “Modern Dünyada Kütüphanelerin Rolü” adlı raporda halk kütüphanelerinin toplumsal eşitlik açısından önemi halen vurgulanmaktadır (Martin 1998). AB’de halk kütüphaneleri Avrupa Kültürü’nün oluşturulmasında ve bilgiye erişimde eşitsizliklerin giderilmesinde rol oynar. Okuma kültürünün oluşmasında kütüphanelerin yeri sağlamlaştırılmıştır. Halk kütüphanelerinde okul öncesi çocuklara uygun salonlar bulunmaktadır. Okul kütüphaneleri ile sınıf kütüphaneleri, öğrenci ve oğretmenlerin kullanımına yönelik iken, araştırma kütüphaneleri sahadaki teorik bilgiye ulaşmak için önemlidir. Örneğin, İsveç Çocuk Kitapları Araştırma Enstitüsü’nde yirmi bini aşkın kuramsal kitap, seksenbin çocuk edebiyatı eseri bulunmaktadır. Yabancı dillere çevrilen İsveç çocuk edebiyatı da koleksiyonun parçasıdır. 1960’larda kurulmuş Stockholm’de bulunan merkez, aynı zamanda İsveç’te 15. yüzyıldan bu yana üretilmiş çocuk kitaplarının ulaşılabileceği önemli bir adrestir. Enstitütü, İsveç İlüstratörler Birliği, çocuk yayıncıları gibi önemli grupları da bünyesinde toplaması bakımından bir şemsiye görevi görmekte ve faaliyetleri Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenmektedir. Merkezin diğer işlevleri arasında sahada araştırma yürütmek, baskısı tükenmiş nitelikli İsveç çocuk kitaplarını tekrar basmak, ulusal ve uluslararası araştırmacılara burs vererek merkezden faydalanmalarını sağlamak ve her yıl bu sahadaki istatiki bilgileri sunmaktır. Örneğin, İsveç’te 2012 yılında 1761 çocuk kitabı yayınlanmıştır ve yarısından çoğu İsveçli yazar ve çizerlerin eserleridir. (The Swedish Institute for Children’s Books 2013)

Dil gelişimi projelerini bünyesinde sunan bir kütüphane de Hollanda’daki OBA’dır. Hollandalı mimar Jo Coenen tarafından Amsterdam’ın en görkemli noktalarından biri olan liman bölgesinde inşaa edilmiş halk kütüphanesi 2007’de tamamlanmış ve Avrupa’nın en büyük halka açık kütüphanesi Open Bare Bibliotheek Amsterdam-OBA olarak ünlenmiştir. Her katı farklı konulara adanmış kütüphanenin zemini tamamiyle çocuklar için düzenlenmiştir. Mekan, yetişkinlere göre değil çocuklara göre düzenlenmiştir. Yarım ay şeklinde kırmızı beyaz renklerle oluşturulmuş raflar, içlerinde büyük minderler, gizli merdivenler ve oyun köşeleri barındırır. Okulöncesi ve erken çocukluk için kütüphanenin bir çok hizmeti mevcuttur. Örneğin, mini bir anfi tiyatro şeklinde düzenlenmiş okuma alanı çocukların masal dinleme seanslarına katıldıkları köşedir. Kütüphane aynı zamanda çocuklarla çalışan kreş gibi kurumlara danışmanlık yapmakta, kendi mekanlarında kullanmak için kitap setleri ödünç vermektedir. Kütüphane misyonunu hayat boyu okuma kültürünü aşılamak olarak belirtmekte ve istatistikler sunarak bebek ve çocuklara yönelik okumanın önemini öğretmektedir: Her gün çocuğunuza 15 dakika kitap okursanız, yılda 1000 kelime daha fazla öğrenir.

Burg Wissem Resimli Kitap Müzesi ise, dünyadaki sayılı çocuk kitabı müzesi arasındadır. Müze, 1982 yılında Troisdorf’da yaşayan bir işadamının 300 çocuk kitabı ilüstrasyonunu bağışlaması ile başlamıştır; şu anda bir kaç vakfın ortak olarak desteklediği bir kurumdur. 1982 yılında müzenin açılması ile 350’nin üzerinde ayrı koleksiyon geliştirilmiştir. Troisdorf ve Siegburg Valilikleri ise İlüstrasyon Vakfı’nı kurarak, bu sanatın tanıtımı ve korunmasını amaçlamış, bu alanda müze bünyesinde koleksiyon geliştirilmiştir. Heinz-Müller Vakfı ise müze ve kurucusunun fotoğraflarını ve belgelerini korumak ve tanıtmaya adanmıştır. Müze, aynı zamanda sunduğu sergi, aktivite ve eğitimler bağlamında çeşitli yayın evi ve kurum ile de işbirliği yapmakta, izleyici kitlesini her yaştan ve kesimden halkı cezbedecek biçimde tasarlamaktadır. Cologne ve Bonn arasında bir masal şatosu olan mekan, Almanya ve Avrupa başta olmak üzere yaklaşık elli çocuk kitabı yayıncısı ile işbirliği yapmaktadır. 1498-1950 arası üretilmiş 30,000 kitabı barındıran koleksiyon, 21. yy için de zengin örnekleri sunabilmektedir. Müzedeki mekanların oyuncak köşeleri ile bezenmiş olması, çocukların her an bir oyun alanında oldukları hissini vermektedir. Aynı zamanda, Robinson Cruise koleksiyonuna (Stach 2012) eşlik eden okyanus temalı oda, okuma sürecini bir oyun atmosferi içinde gerçekleştirmeyi olası kılmaktadır.

Sonuç ve Öneriler

Seçilmiş medya ile çocuklu ailelerin tanıştırılması, ilkokul öncesinde temel eğitimin parçası haline gelmekte, UNESCO başta olmak üzere ulusal ve uluslararası oluşumlarla desteklenmektedir. İngiltere’de öncü Kitapla Başla/Bookstart projesi ve benzeri projeler doğumdan ilkoğretime dek çocuklar ile medyayı faydalı biçimde buluşturmakta, bakanlıklar, yerel kütüphane, özel sektör veya kreşler ile etkileşimli çalışmaktadırlar. Araştırmalar, anne ve babanın çocuğa kitap okuyarak geçirdiği günlük yirmi dakikalık diyaloğun faydasının, diğer medya araçları ile ölçüşemeyeceğini belirtmektedir. Kitapla Başla/Bookstart projesine katılan çocukların %68’i kitap okumayı en sevdikleri aktivite olarak değerlendirmişlerdir, projeye katılmayan çocuklar ise %21 düzeyinde kalmıştır. Kitapla Başla/Bookstart projesine katılmış ailelerden %75’i çocuklarına hediye olarak kitap aldıklarını belirtmişlerdir, katılmayan aileler ise %10 (Reading Worldwide 2013.)

Beyin gelişiminin ilk altı yılda hızlı ve gelecek yıllar icin belirleyici olmasından dolayı (Eliot 2009) çocuklara ve ailelere verilen bilinçli medya ve okuryazarlık eğitimi ülke kalkınmasında hayati rol oynayacak, uzun vadede beyin fonksiyonlarını olumlu etkileyecek (Flynn 2012), farklı gelir düzeyinden bir çok çocuğa temel hak ve ihtiyaçlar yolunda destek verecektir. Araştırmalar ışığında, doğru medyaya ulaşabilmiş çocuklar, ulaşamayanlardan çok daha fazla kazanç sağlamışlardır: gelecek için umutları çoğalmış, yaşadıkları coğrafya ve dünya kültürleri hakkında bilgi edinme şansı elde etmişler, okula hazırlanma şansları olmuştur. Olumlu ve eğitsel medya, çocukların dil gelişimi başta olmak üzere tüm beyin gelişimine destek verebilmiştir. Çocukların, barışsever bireyler olma kapasitesi, farklılıkları olan kişilere saygı göstermeleri, yaşamdan zevk almaları medyanın doğru mesajları ile sağlanabilmiştir. (Lemish ve Kolucki 2013)

Sonuç olarak, okul öncesi için başlatılacak programlarda her çocuğa ulaşabilmek maliyetli olduğundan, kurumlar arası işbirliği çok önemlidir. Milli Eğitim sistemine entegre edilebilecek yapıların kurulması, sürdürülebilirlik için vazgeçilmezdir. Kamu spotu gibi uygulamalarla, 0 yaş itibari ile okumanın öneminin belirtilmesi, konuya olan duyarlılığın artmasına neden olacaktır. Bu bağlamda yayınevlerini, sağlık birimlerini ve araştırma merkezlerini projeye dahil etmek, verimlilik adına kazanç sağlayacaktır. Özellikle, dil gelişimi ve okula hazırlık boyutunda tarama testleri yapılması, çocuklara geç olmadan nasıl destek verilebileceği konusunda ışık tutabilecektir. Bağlantılı olarak kütüphanelerin desteklenmesi, içerik ve teorik bilgi üretiminin teşvik edilmesi, mobil sistemlerin geliştirilmesi daha fazla çocuğa ulaşılmasını sağlayabilir.

Veryeri Alaca, I.,“0-5 Yaş Çocuk ve Ailelerine Yönelik Devlet Destekli Dil Gelişimi: Medya ve Okuma Projeleri”, pp. 335-371, 1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi, Bildiriler Kitabı 1 (2013) http://www.medyaokuryazarligi.org.tr/documents/yayinlar/Bildiriler_Kitabi_1cilt.pdf