Dramayı temel olarak tiyatro tekniklerinden yararlanılarak doğaçlamayı ve rol oynamayı merkeze alan (aynı zamanda müzik, dans, resim, heykel, edebiyat vb. sanat dallarının hepsiyle bir etkileşim içinde olan) bir grup çalışması etkinliği olarak tanımlamıştık. Tiyatro ise, seyircilere, bir öyküyü sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatıdır. Tiyatro sözcüğü Yunanca’da “seyirlik yeri” anlamına gelen theatron’dan türetilmiş, dilimize İtalyanca’daki teatro sözcüğünden geçmiştir. Kısacası, daha sözcük anlamı üzerinden yola çıktığımızda bile, tiyatronun temelde seyirciyi merkeze alan bir gösteri sanatı olduğunu ifade edebiliriz. Tiyatro yapma eyleminin amaçları (düşünsel, estetik ve ahlaki anlamda) ve içeriği değişse bile, tiyatro özünde canlı performansı baz alan seyirlik bir sanat türüdür. Yaşanan süreci merkeze alan drama çalışması, gösteri sanatı olan tiyatrodan bu noktada ayrılır. Dramanın seyircisi “yoktur”.

Drama ve tiyato arasındaki fark şu sorulara verilecek yanıtlarla açıklanabilir: “Yaprak olduğunuzda ne hissettiniz? Ağacınızdan sizi kim kopardı? Yere düşerken neler hissettiniz? Ve aynı zamanda kocaman bir çöldesiniz, bütün vücudunuz ağrıyor, belki de uzun süredir oradasınız, ne hissediyorsunuz?” Tiyatro ve drama yöntemiyle, tüm bu sorulara vereceğiniz yanıtlar farklı olacaktır. Tiyatral yöntemle; çölde uzun süre kalan birini canlandıran bir oyuncu, muhtemelen hantal bir vücut postürü kullanma, susuzluğu vurgulamak için dili dışarı çıkarma ve yorgunluk belirtilerini jestlerini ve mimiklerini de kullanarak fiziksel bir şekilde sahnede göstermeyi deneyecektir. Drama yöntemini kullanan birisi ise, sadece çölde susuz kalma durumunun veya kendini yaprakmış gibi hissetmenin kişinin benliğinde yarattığı duygu durumunu (hayali bir durum) sözel bir şekilde ifade edecektir.

Bu örnekten yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Drama’da; ‘mış gibi yapmak’, ‘mış gibi hissetmek’ önemlidir. Anı ve süreci yaşamak, benliği ifade etmek önceliklidir. Drama; gösteri formatında bir etkinlik değildir, seyircisi yoktur, önemli olan katılımcıların kendilerini ifade etmesi ve “oyunsu” süreçlere aktif bir biçimde katılmasıdır. Sonuçtan ziyade süreç önemlidir. “İyi” ve kötü”, “başarılı” veya “başarısız” gibi değerlendirmeler, ancak süreç odaklı olmak durumundadır. Tiyatroda ise üzerinde çalışılarak değişiklik yapılabilen ve tekrar edilebilen tiyatral aksiyon önemlidir. Önemli olan oyuncunun bir duygu durumunu, seyircide bir etki yaratacak şekilde sergilemesidir. Tiyatro son kertede bir gösteri sanatıdır ve seyircilere dönük olarak tasarlanır.

Drama kuramcıları drama çalışmasının çeşitli aşamaları olduğunu vurgulamaktadır. Olası bir kavram kargaşasının önüne geçmek için, drama çalışmasının özünde üç temel aşamadan oluştuğunu belirtmek gerekir. Bunlar ısınma ve rahatlama çalışmalarının olduğu hazırlık süreci, değişik türde rol oynama tekniklerinin kullanıldığı canlandırma süreci, grup çalışmasının sonunda bireysel geribildirimler almak için yapılan değerlendirme ve tartışma sürecidir.